Savaşı yürüten sınıfların elde etmek istedikleri amaçları vardır. Savaşa yol açan politikaları şekillendiren de bu amaçlardır. O savaşta hangi sınıf hangi amaçlar ile savaşmaktadır? Lenin’in güçlü bir tarzda sorduğu savaşta “tehlikede olan ne?”, yani “fırtınanın neyin üzerinde koptuğu” sorusunu Marksist analiz açıklığa kavuşturmalıdır.
Devamını oku...
Günümüzün emperyalist küreselleşme dünyasındaki belli başlı olayların yeni bir dünya savaşına dair çeşitli tartışmalar doğurmasında şaşılacak bir yan yok. Zira genel bir emperyalist paylaşım savaşının alametleri gitgide artıyor. Fakat 3. Dünya Savaşı’nın yaşanmakta oluşu ile yaklaşmakta oluşu arasındaki ayrım basit bir analiz farklılığına indirgenemez. 3. Dünya Savaşı, malum, tarihsel önemde devasa bir olaydır, bütün güncel ve dönemsel toplumsal ve siyasal koşullarda değişim anlamına gelir, eğer politik özne olunacaksa strateji ve taktiklerde, mücadele ve örgüt biçimlerinde buna uygun büyük değişiklikler gerçekleştirmeyi gerektirir. Yani, politik varoluşu bireysellikle sınırlı entelektüeller bir yana, 3. Dünya Savaşı sürüyor görüşünün örgütlü sahipleri açısından, bu görüşün politik konumlanışta bir karşılığı olması gerekir.
Devamını oku...
Lenin’i takip eden herhangi bir komünist, devletin geleceği, sınırlarının durumu hakkında burjuva grupların çıkarlarıyla örtüşen bir kaygıya düşmez. Savaşı yürüten burjuva yönetimin iktidarının yıkılması, proletaryanın devrimci iktidarının kurulması için mücadele eder. Bu ulusal veya “yurtsever” bir savaş değil, sınıf savaşımıdır. TC yıkılmalıdır. “Eski haliyle” bilinen Türkiye’nin ötesidir bu.
Devamını oku...
Emperyalist sömürge ve işgal savaşları erkek egemenliğiyle bütünleşiktir. Nüfus üretimi ve denetimi politikasının başatlığı yoğun biçimde heteroseksizmi üretir. Savaş dönemi ve sonrası, heteroseksizm dahil bütün cinsel baskı ve sömürü biçimleri, cinsel işkence ve şiddet normalleştirilir. Politikanın zor araçlarıyla sürdürüldüğü savaşta, kadını köleleştirme politikasında da zor ve şiddet aygıtları yoğun biçimde kullanılır.
Devamını oku...
Devrimin güncelliğine bağlı olan Lenin, günlük devrimci faaliyetin “en küçük” ve “en önemsiz” görülebilecek işlerinden en önemli ve en kritik devrimci görevlere kadar her anı stratejik zaferin elde edilmesi görüş açısıyla ele alır. İnatçı ısrarı, bükülmez iradesi ve kararlılığı buradan beslenir. Amaç açıklığı en belirgin özelliklerinden biridir.
Devamını oku...
Hemen her tarihsel devrim gibi İslam da tedrici ilerlemeyi öngören, köklü değişimlerden kaçınan, Hz. Muhammed liderliğinde bir hareketti ve peygamberin vefatı ardından esaslı bir kırılmaya uğrayarak devrimci özelliğini yitirdi. Halk ondan sonra, dine kendi özlemlerini içerdi. Devrimin özü muhayyel bir karakter kazanırken, zaman zaman girişilen ve sonu genellikle kitlesel kıyıma varan zulümle yanıtlanan özgürlükçü isyanlar, merkezine devrimin kurucu unsurlarına atıfları aldı. Bazı isyanlarda bayraklara “Mülk Allah’ındır” yazıldı. Ancak o çizgi hakim olamadı.
Devamını oku...
Lenin önderliğindeki 3. Enternasyonal, Komünist Manifesto’nun “Dünyanın bütün işçileri, birleşin” şiarına “ezilen bütün halkları” vurgusunu ekledi. Böylelikle ulusal mücadeleyi sınıf mücadelesinin bir parçası haline getirdi. Yani ulusal mücadelenin de, burjuva demokrasisi sınırları içerisinde kısmi olarak çözülecek olsa bile, son tahlilde, ulusal önyargıların ve ulusal sömürünün, ulusal eşitsizliğin bir bütün olarak ve en tam çözümünün sosyalizmde olduğunu belirlemiş oldu.
Devamını oku...