Devrimin güncelliğine bağlı olan Lenin, günlük devrimci faaliyetin “en küçük” ve “en önemsiz” görülebilecek işlerinden en önemli ve en kritik devrimci görevlere kadar her anı stratejik zaferin elde edilmesi görüş açısıyla ele alır. İnatçı ısrarı, bükülmez iradesi ve kararlılığı buradan beslenir. Amaç açıklığı en belirgin özelliklerinden biridir.
Şüphesiz Lenin’in önderlik nitelikleri salt politik önderlikle sınırlandırılamayacak kadar geniş ve kapsamlıdır. Marksizmin üç bileşenine derinliğine hakim, onların oluşturdukları organik bütünün farkında, karşılıklı etkileşimlerini gözden kaçırmayan bir teorisyen, ekonomi politik eleştirmeni ve bilimsel sosyalisttir. Marksizm kavrayışı tek yanlılıktan ve sınırlılıktan uzaktır.
Lenin bir bilim olarak marksizmin, değişen dünyanın sürekli dönüşen ve biçim değiştiren sorunlarına güncel, yerel ve evrensel cevaplar bularak gelişip yenilenebileceğinin farkındaydı. Sorunların hep en acil ve güncel çözüm bekleyenlerinden hareket etmek üzere, ömrü boyunca, Rusya’dan başlayarak dünyayı değiştirip dönüştürmenin bütün sorunlarına kafa yordu. Devrimin yolunu açmak için hemen her alanda ürünler ortaya koydu. Politik, örgütsel ve ideolojik tutum belirledi. Üç bileşenine de katkıda bulunarak marksizmi geliştirdi. Bütün bunları ele alış ve öncelik sıralamasını devrimin güncelliği ve ihtiyaçları belirledi. Devrimin güncelliği fikrine tutkuyla sarıldı. Hiçbir zaman devrimi uzak ve belirsiz bir geleceğin sorunu olarak ele almadı, anın sorunu ve görevi olarak gördü. Bütün olanak ve fırsatları bu görüş açısıyla değerlendirdi.
Organik Bütünlük
Bu gerçekler bir yana, onun öne çıktığı, daha fazla fark yarattığı alan politik ve örgütsel önderlik niteliğidir. Bir örgüt sistemi kurma ve işletme, kadrolaşma, politik önderlik ve bu bileşenlerin organik birliğini sağlamanın teorisyenidir. Sınıf mücadelesinin ve partinin geçirdiği her niteliksel dönüşümde, bu organik birliğe yeni bir biçim vermede statik değil, yaratıcı bir pratik sergiler. “Ne Yapmalı” eseriyle ilkellik ve amatörlüğe son verme ve bir örgüt sistemi kurma, başka bir ifadeyle parti inşa etme amacına yönelir. 1905 devrimiyle birlikte “Yeni Güçler ve Yeni Görevler” makalesiyle, devrimin acil ihtiyaçlarını karşılama amacıyla bu organik bütüne müdahale ederek yeniden kurmaya çalışır. Devrimin yenilgisiyle bu organik bütün ve örgüt sistemi dağılmıştır. Gericilik yıllarının ideolojik, politik ve örgütsel tasfiyeciliğini aşma göreviyle karşı karşıyadır. Bu ağır koşullar altında partiyi inşa etmek, ideolojik tasfiyeciliğe, sağ ve sol sapmalara karşı mücadeleyi yükseltmek zorunda kalır. Bu mücadele içinde ideoloji-politika-örgüt düzlemleri arasında daha yetkin bir organik bütünlük kurar. Şubat devriminden sonra, 1917 Ekim ayaklanması hazırlığında, Ekim devrimiyle birlikte, “Savaş Komünizmi” ve NEP dönemlerinin her birinde bu organik bütünlüğü şu veya bu düzeyde revize eder, günceller. Taktik Esneklik Ve Anı Kazanma Kararlılığı Politik önderlik kapasitesi ve pratiği dahiyanedir. Bu konuda ilkesel duruştaki ısrarı ve kimi kritik durumlarda gösterdiği esneklikle defalarca Rus devrim sürecinde belirleyici bir rol oynamıştır.
Devrimin güncelliğine bağlı olan Lenin, günlük devrimci faaliyetin “en küçük” ve “en önemsiz” görülebilecek işlerinden en önemli ve en kritik devrimci görevlere kadar her anı stratejik zaferin elde edilmesi görüş açısıyla ele alır. İnatçı ısrarı, bükülmez iradesi ve kararlılığı buradan beslenir. Amaç açıklığı en belirgin özelliklerinden biridir. Narodnik devrimciler Rusya’da kapitalizmin gelişemeyeceğini iddia edip köylülüğü merkeze koyan bir devrim savunurken, Lenin “Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi” ile kapitalizmin gelişmekte olduğunu ispatlar, henüz bir avuç olmasına bakmaksızın devrimde işçi sınıfının hegemonyasını ve önderliğini kararlılıkla savunur. “Halkın Dostları Kimlerdir” ile narodnizme karşı ideolojik mücadeleyi yükseltir. Bu mücadeleyi zafere taşıyana kadar sürdürür. Sosyalist çevrelerde amatörlük, ilkellik, dağınıklık ve grupçuluğun Rusya çapında hakim olmasına cephe alır. Rusya çapında bir gazete planını ortaya atıp, bunun aracılığıyla bütün bu sorunları aşarak partinin inşa edilebileceğini savunur. Partinin yeniden kuruluşu gerçekleşene kadar ekonomizme karşı ideolojik mücadele yürütür. Salt ideolojik mücadeleyle kalmaz, büyük bir özveri ve yorulmak bilmez emekle partinin inşa faaliyetinde aktif yer alır.
Devrimin zaferinin olmazsa olmaz koşullarından biri olduğundan emin olduğu için, Menşeviklerle kavgasında kongrenin belirlediği iç hukuka bağlı kalması gerektiğinde ısrar eder. Aşılarak geride kalan aşamanın egemen tarzı olduğu için, parti tüzüğünü yok sayan çevreci anlayışla yollarını ayırma pahasına uzlaşmaz.
Aynı Lenin hemen öncesinde parti üyeliği kriterini ilkesel bir mesele olarak görmesine rağmen, partinin kazanılmasını daha öncelikli bir ilke ve acil çözüm bekleyen bir sorun olarak gördüğünden ve anlaşmazlığın zamanla aşılabileceğine inandığından Menşevik önerinin kabul edilmesini krize çevirmez. Böylece ilkelere bağlılık, onları ele alış biçimi ve esnekliğin içeriği ve çerçevesi konusunda bir ölçü ortaya koyar.
Benzer bir bakış açısını Şubat devriminden sonra toprak reformuna ve NEP’e yaklaşımında görürüz.
1917 Şubat devriminde Sosyalist Devrimciler köylülüğe ihanet edip söz verdikleri toprak reformunu gerçekleştiremeyince, Lenin Sosyalist Devrimcilerin toprak reformu programına sahip çıkmayı savunur. Bu tutum tüm Bolşevikleri iki temel sorunla karşı karşıya bırakır. Birincisi, Sosyalist Devrimcilerin toprak reformu programı Bolşeviklerinkine göre çok geniştir. Sosyalist inşada ciddi sorunlara yol açacak düzeyde kırda küçük burjuva mülkiyeti yaygınlaştırmaya hizmet eder. Ancak yeni bir durum ortaya çıkmıştır. Onlarca yıldır köylülüğün kabaran toprak mülkiyeti özlemi, sosyalist devrimcilerin propaganda ve ajitasyonunun etkisiyle daha da büyümüştür. Geniş kapsamlı toprak dağıtımı talebi gelinen aşamada göz ardı edilemeyecek düzeyde toplumsal bilinç biçimine, yani maddi bir güce dönüşmüştür. Bu talebi ve bilinç biçimini göz ardı ederek köylülüğü kazanmak ve devrimi zafere ulaştırmak artık olanak dışı hale gelmiştir. Lenin bu durumu tespit ettiğinde tereddütsüz yoksul köylülerin toprak talebine sahip çıkar.
İkinci sorun ise sosyalist devrimcilerden sonra ortaya çıkacaktır. Sosyalist inşa sürecinin genel toplumsallaşma amacına bağlı olarak toprakları da toplumsallaştırmayı hedeflemesi gerekir. Demokratik devrim sürecinde çözülüp aşılması, bunun yetersizliğiniyse yoksul köylülüğün deneyimlemiş olması gerekirken, Sosyalist Devrimciler ve Menşeviklerin ihaneti sonucu Şubat devrimi sürecinde bu sorun çözülmedi. Toprak devrimi görevi sosyalist devrime sarktı. Sosyalist devrimde yaygın toprak dağıtımı yapmak sosyalist inşa sürecinde bir dizi soruna yol açarak, sosyalist inşasına önemli bir frenleyici etkide bulundu. Ve bunlar öngörülemeyecek şeyler değildi. En başta da Lenin bütün bunların farkındaydı. Sosyalist devrim sürecinde atılacak bu geri adımın iktidarı almış olmanın getirdiği büyük avantaj ve olanaklarla telafi edilebileceği programatik ve stratejik görüş açısına sahipti Lenin. Aksi bir yaklaşım mevcut fırsatları kaçırıp devrimi belirsiz bir geleceğe ertelemek anlamına gelir. Lenin’in yaptığı pragmatizm değildir. Aksine, nihai amaca sıkı sıkıya bağlı biçimde atılan adımla ilişkili olarak, program ve stratejide bu sorunların nasıl aşılacağı formüle edilir. Pragmatizmden, oportünizmden ve halk dalkavukluğundan farkı buradadır.
Lenin 1921’de büyük risklerle karşı karşıya olan devrimi kurtarmak için benzer bir geri adıma yönelir. “Savaş komünizmi” sınırlarına dayanmıştır. Köylülük isyan eşiğine gelmiş, işçi-yoksul köylü ittifakı bozulma riskiyle karşı karşıyadır. Ya bu kritik eşiği görmezlikten gelip yeni bir iç savaşa ve karşıdevrimin yükselişine göz yumulacak ya da NEP biçiminde geçici bir geri adım atılarak bunun önüne geçilecek, sosyalist inşa için iktisadi, politik ve örgütsel güç biriktirilmesi için zaman kazanılacaktır.
Stratejik güzergah üzerinde önemli etkileri olan benzer manevralar bunlarla sınırlı değildir; devrimci yürüyüşün ilk yıllarında marksist eserlerin basılıp yayılmasında ve devrimci fikirlerin halka ulaşmasında özel bir rol oynayan liberal burjuva aydınlarla geçici ittifak yapmaktan son derece ağır yaptırımları olan Brest-Litovsk anlaşmasını imzalamaya kadar birçok başka örnek üzerinde durulabilir. Hepsinin ortak özelliği, Lenin’in nihai amaçtan kopmadan anı kazanma tutkusu ve yaratıcılığının dahiyane olmasıdır. Bu örneklerde görüldüğü gibi fırsatları değerlendirme tutkusu, cüreti, ataklığı ve yaratıcılığına, büyük riskleri göze alma cesareti ve kararlılığına sahip Lenin gibi güçlü önderler kolay yetişmez.
Strateji Anlayışı
Henüz siyasal literatürde strateji kavramı yaygınlaşmadığından, Lenin Menşeviklerle Bolşevikler arasındaki yol ayırımını “İki Taktik” adıyla çözümler. Bu ünlü esrinde gerçekte Menşevik strateji ile Bolşevik strateji arasındaki temel farklılıkları ortaya koyar. Böylece Menşeviklerin reformcu stratejisini teşhir ederek, Bolşeviklerin devrimci stratejisini açımlar.
Lenin marksist yönteme, ilkelere ve nihai amaca sıkı sıkıya bağlıdır. Bu bağlılık sınıf mücadelesinin getirdiği karmaşık ve özgün kimi durumlarda nihai amaçtan vazgeçmeksizin kimi göreli, geçici esneklikler ve manevralar yapabilmenin de yolunu gösterir.
Politik Esneklik
Lenin politik taktikler konusunda, adeta bir cephe savaşında hiç durmadan ordusuna anlık, günlük, haftalık ve dönemsel manevralar yaptıran bir general gibidir. Öznel kalıplar ve şablonlara gerçekliği uydurmaya çalışmaz. Aksine “somut durumun somut analizi”nden çıkartır taktikleri. Statik değildir. Yaratıcı ve zengin düşünme ufkuna sahiptir. Artık mücadelenin ihtiyaçlarına cevap vermeyen politikadan, mücadele aracından ve taktiğinden vazgeçmede ve yerine yenisini koymada eşsiz bir kopuş kararlığına ve hıza sahiptir. Alışkanlıkların gücüne ne düşüncede ne de pratikte teslim olmaz. Meselelere ön yargılı, tek yanlı ve tek boyutlu bakmaz. İdeolojik şartlanmışlığa sahip değildir. Devrimci-sosyalist ideoloji ile çelişmeyen ve somut durumda mücadeleyi ileriye taşıyabilecek her türlü mücadele araç, biçim ve taktiğini tanır ve kullanır. Muazzam bir taktik yaratıcılığa ve esnekliğe sahiptir.
Şubat devrimiyle birlikte “Tüm İktidar Sovyetlere” şiarını ortaya atar. Petersburg Sovyeti yönetiminden karşıdevrimci işaretler alınca bu şiarı geçici olarak geri çeker. Sovyet yönetiminde devrimci dinamizm hakim hale gelince tekrar bu şiarı yükseltir.
Şubat devriminde liberal burjuvazinin peşine takılan Menşevikleri ve Sosyalist Devrimcileri devrime, işçi sınıfına ve yoksul köylülere ihanet etmekle suçlayıp, onlarla her türlü işbirliği ve ortaklıktan uzak durur. Kornilov darbe girişiminden sonra liberal burjuvaziyle işbirliğine son verme sinyalleri veren Menşeviklere ve Sosyalist Devrimcilere ittifak çağrısı yapar. İki hafta sonra bu partiler liberal burjuvaziyle anlaşınca ittifak önerisini geri çeker. 1905’te olduğu gibi 1906’da da Bolşevikler Duma seçimlerini boykot kararı alırlar, sonrasında devrimin geri çekilmekte olduğunu tespit edilerek boykot taktiğinden vazgeçilir. Yıllar sonra bir vesileyle bu konuya yeniden değinen Lenin, 1906 boykotunun hatalı bir taktik olduğunu, bu hatayı Duma’ya giren yoksul köylü temsilcileriyle kurulan yakın ilişkilerle telafi ettiklerini belirtir. Hatanın nedenini de şöyle izah eder: Devrimin 1905’in sonlarından itibaren geri çekilmekte olduğunu erkenden fark edemediklerini, kitlelerin yüzünü yeniden düzene dönmeye başladığı bir anda Duma seçimlerini boykot etmek yerine katılmanın doğru olacağını belirtir.
Teorik Arka Plan
Lenin’in politik tutumları her zaman teorik bir arka plana sahiptir. Teoriden, partinin stratejik yöneliminden kopuk, mantıksal bütünlüğü olmayan, sadece anı kurtarmaya çalışan söylem ve pratikler ona yabancıdır. Üzerine çalıştığı her politik ya da örgütsel sorunu teorik arka planıyla birlikte ele alır. O yüzden fikirlerinde güçlü bir mantıksal tutarlılık ve bütünlük vardır.
Marks ve Engels başta olmak üzere marksist literatürü titizce incelemiştir. Lenin marksist eserlerin incelenmesini bitirmiş olarak tarih sahnesine çıkar. Bir kere okuyup inceledikten sonra onları bir kenara bırakmaz. Sınıf mücadelesinin her önemli dönemecinde karşı karşıya kaldığı sorunlara bağlı olarak, ilgili marksist kaynaklara geri döner. Yeniden okuyup inceler, yazılarında ve eserlerinde gerek gördükçe Marks ve Engels’in yazılarına göndermede bulunur. Yeniden incelediğinde yeni şeyler keşfettiğini söyler, marksizm kavrayışının derinleştiğini hissettirir. Lenin, bütün bilim dallarında olduğu gibi marksizm kavrayışının da okuyup inceleyenin birikimi, konuya hakimiyeti ve deneyimiyle orantılı olduğunun bilincindedir. 1905 devrimi ve 1917 Ekim ayaklanması hazırlık sürecinde Marks’ın ayaklanma ile ilgili yazdıklarını yeniden okur. Marks’ın “ayaklanma bir sanattır” ifadesiyle ne anlatmak istediğini bu süreçlerde daha iyi anladığını ifade eder. Buna benzer birçok örnek verilebilir.
Marksist yöntemin öneminin bilincindedir. Marksist yöntemi kavrama ve uygulama yetkinliğini sürekli geliştirip derinleştirir. Marksist teorinin öneminin farkındadır, ancak her teorik soyutlamanın belli bir mekan ve tarihsel dönem bağlamıyla ele alınması gerektiğinin de ayırdındadır. Mekan değiştiği ve/veya genişleyip farklılaştığı ve onunla ilgili bilgimizin kapsamı ve derinliği geliştiği, toplumsal maddi gerçeklik gelişip dönüşerek yeni nitelikler kazandığı oranda teorik soyutlamaların da yerini yenilerine bırakması gerektiğinin bilincindedir.
O hiçbir zaman marksist teoriyi düzeltmeye kalkmadı. Marksizme yaptığı katkılarda Marks ve Engels’in teorik soyutlamalarının doğruluklarına duyduğu güven kadar, toplumsal ve tarihsel koşullar tarafından aşıldığında yerlerine yenilerinin konulması gerektiğinin de bir o kadar bilincindeydi. Marksist yönteme bilimsel bir güven duyardı. Marksist yöntem hakimiyetine dayanarak yeni teorik soyutlamalar yapmaktan geri durmuyordu.
Köklü Bir Kopuş Ve Sıçrama
Ne salt marksist teori incelemesiyle kendini sınırladı, ne de insanlığın binlerce yıllık birikimine asgari düzeyde hakim olacak kadar okuyup incelemekle yetindi. Yaşadığı çağın sorunları üzerine yazıp çizen sayısız çalışmayı yazarının toplumsal konumu ve ideolojik tutumuna bakmaksızın inceledi. “Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi”, “Ampriokritisizm”, “Emperyalizm” çalışmalarının her birini yüzlerce burjuva ve/veya idealist yazarın çalışmalarını inceleyerek yazdı. Salt Marks, Engels ve diğer marksistlerin eserleri incelenerek bunlar yazılamazdı.
II. Enternasyonal sosyal-şoven ihanete saplanıp çöktüğünde, böylesi topyekün bir çöküşün salt politik-ideolojik bir sapma olarak görülemeyeceğini seziyordu. Bu çöküşün daha derin kökleri olduğunu sezdiğinden, yeniden felsefeye yöneldi. Ampriokritisizmi yazarken esas olarak 1905 devrim yenilgisi sonrası baş gösteren tasfiyeci dalganın felsefi boyutunu mahkum etmeyi hedeflemişti. 1914-1915’teki felsefi çalışmalarında ise, II. Enternasyonal’in çöküşünün felsefi kaynaklarını ararken, kendi verili sınırlarına da hücum etmek zorunda kaldı. Lenin için her yeni çalışma kendi verili sınırlarını genişletme çabasıdır. Ampriokritisizmi yazarken marksist felsefeyi kavrayışı, Plehanov başta olmak üzere II. Enternasyonal önderlerinin kısmi etkisi altındadır. 1914-15 felsefi çalışmalarıyla felsefi alanda da bu gelenekten köklü bir kopuş gerçekleştirir. Marksizm kavrayışı, marksist yönteme hakimiyeti ve onu uygulama becerisinde sıçrama yaşamıştır. Bilimde meydana gelen gelişmeler, kapitalizmin geldiği yeni aşama, II. Enternasyonal’in çöküşü ve Hegel’in “Mantık”ı arasında belli bir örtüşme görmüştür. Hegel’in “Mantık”ı okunmadan Kapital’in tam olarak anlaşılamayacağını söyleyecek kadar ileri gitmiştir. Lenin’in “Felsefe Defterleri” ve “Emperyalizm” çalışması bu sıçrayışın ürünü ve kanıtı gibidir.
Lenin’in bu süreçte yöntem ve kavrayışta elde ettiği sıçrama sadece II. Enternasyonal’in ihanetini daha derinlikli ve kapsamlı çözümlemesine yol açmadı, emperyalizmi çözümleyerek sınıf mücadelesinin yeni sorunlarının anahtarını da keşfetti. Böylece kendi sınırlarını ve ufkunu genişletti.
1989-90 çöküşünden sonra uluslararası komünist hareket tam da II. Enternasyonal’in çöküşüne benzer bir durumla karşılaştı. Bilimde büyük sıçramalar yaşandığı, emperyalizm yeni bir nitelik kazandığı, uluslararası komünist hareketin uzun yıllara dayanan ideolojik-örgütsel birliğinin ve devrimci işçi hareketinin yokluğunun damga vurduğu koşullarda bu çöküş sosyalizm iddialı bütün parti, örgüt, çevre ve bireyleri sarsarak krize sürükledi. Kendiliğinden işçi hareketi ile devrimci-komünist hareketlerin arası ise daha da açıldı. Neoliberal saldırı dalgası altında işçi hareketi daha da geriledi. Çok boyutlu bu sorunları komünist hareket 20. yy sosyalist inşa deneyimleri de dahil olmak üzere kendisini sorunlaştırmaksızın çözemedi.
Komünist hareket ve önderleri, tam da Lenin’in1914’te yaptığı gibi, kendi düşünüş tarzından başlayarak, kendini yenilemediği, bir yeniden yapılanma sürecine girmediği, bütün bu sorunları önüne çekip çözmediği sürece iddialarını sürdüremezdi. Birlik Devrimi bunun ilk adımıdır. Komünist öncü bu sayede bir zihniyet devrimi yaparak grupçuluğu alt etti, amacına sımsıkı kilitlendi. Strateji ve taktik anlayışında ve politika yapış tarzında sıçrama kaydetti. Kolektivizmi kendini yapış tarzı olarak benimsedi. Marksizm kavrayışında bir genişleme ve derinleşme yaşadı, teorik ileri sıçrayış için zemin yarattı.
Emperyalist küreselleşme çözümlemesi, devrim anlayışında genişleme, kendini süreklileşmiş bir yeniden yapılandırmaya tabi tutması, kadın devrimi programına sıçrayış, enternasyonalizm sorununda dönemin özgünlüğüne uygun çözüm perspektifi oluşturması, sosyalist inşa sorunlarını tartışma gündemine alması komünist öncünün kat ettiği mesafeye işaret eder. Öyle anlaşılıyor ki, sosyalist inşa deneyimlerinden çıkaracağı sonuçlar doğrultusunda kendisine yaptığı müdahalelerle ve devrimci bir işçi hareketine önderlik ettiği oranda bu süreç esasta tamamlanacaktır. Bunun nihai tamamlanması hedefineyse uluslararası komünist hareketin ideolojik ve örgütsel birliğinin sağlanmasıyla ulaşılacaktır.
Yerel-Evrensel Diyalektiği
Lenin’in her zaman ele aldığı somut, tekil, konjonktürel ve güncel bir meselede ortaya koyduğu düşünce ve tutumda, teorik, genel, ilkesel ve evrensel olanı yakalamak mümkündür. 1914-15’ten sonra ise artık çok daha doğrudan en genel ve evrensel sorulara kafa yormaya başlar. Genel ile tikel ve evrensel ile yerel diyalektiğine daha sık başvurur. Geçişler çok hızlı, buraya vurgular çok daha güçlüdür. Temel birçok meselede onun için Marks ve Engels’ten sonra temel referanslar Alman Sosyal Demokrat Partisi ve Kautski’dir. Oysa Kautski ihanet bataklığına saplanmıştır. 1915’te kaleme aldığı “Avrupa Birleşik Devletleri” makalesiyle Lenin’in bu boşluğu doldurmaya soyunduğunun ilk işaretini görmek mümkündür. Şüphesiz Lenin “Ne Yapmalı” eseriyle ve politika yapış tarzıyla marksizmi geliştirmiş, ona katkı vermeye başlamıştır. Bu katkısı önceleri dolaylı ve örtüktür. “Avrupa Birleşik Devletleri” makalesi ve “Emperyalizm” eseriyle artık doğrudan ve açık biçimde marksizme katkı vermeye başlamıştır. Serbest rekabetçi kapitalizmin aşıldığı ve yeni bir aşama olan emperyalizme geçildiği tespiti, Marks ve Engels’in formüle ettiği “kıta devrimi” yerine tek tek ülkelerde devrimin mümkün ve gerekli olduğu tespiti marksizmin tarihinin dönüm noktasıdır. Marksizme güçlü bir sıçrayış yaptırarak onu güncellemiştir. Hilferding, Hobson, Luxemburg, Troçki ve Buharin’in emperyalizm çözümlemelerinin en ileri yanlarını alarak sentezlemiş, hiçbirinin ufkunun yetmediği düzeye taşıyarak, siyasal, toplumsal, kurumsal nihai sonuçlarına dek vardırmıştır. Lenin bunun yanı sıra burjuva iktisatçıların yüzü aşkın çalışmasından yararlanmayı bilmiştir.
O hiçbir zaman Rusya’yı dünyadan, RSDİP’in mücadelesini de enternasyonal mücadeleden ayrı ele almadı. Rusya’ya, RSDİP’e, Bolşeviklere dair en özgün meseleyi incelerken bile bunu evrensel bir çerçeveye oturttuğu görülebilir. Bütün bunlar ne kadar gerçekse, Lenin’in 1914’e kadar çalışmalarının merkezinde esas olarak Rusya ve Rus devriminin sorunlarının durduğu da o kadar gerçektir. II. Enternasyonal’in ihanetiyle birlikte, giderek artan oranda, dünyanın durumu ve enternasyonal mücadelenin sorunlarına eğilir.
Mücadelesinin ilk yıllarındaki bir sohbetinde kendine biçtiği misyonu Rus devrimine soğukkanlılık ve bilim taşımak olarak ifade etmişti Lenin. Bolşevik Parti’yi Narodnik gelenekten miras kalan duyguların ve onun bir biçimi olan aydınların kendiliğinden öfkesinin etkilerinden arındırmayı başardı. Bilim ve akılla çalışan bir parti inşa etti.
Lenin’in iddiası bununla sınırlı değildi. Yaşamını bütünlüklü incelediğimizde daha iyi anlıyoruz ki, Krupskaya’ya söylediği bu sözlerin anlamı somut bir ifadeden çok daha geniştir. Bunlar anlatmak istediklerinin imgesel ifadesidir. Kendini ortaya koyuş biçiminin, komünist harekette eksik bulduğu, başkalarının yapmadığı/yapamadığı her önderlik işini kendi görevi olarak görmenin, partiyi tamamlama istek ve kararlılığın ifadesidir. Mücadelenin ihtiyaçlarını azami derecede karşılamaya uğraşırken, Lenin’in iddiasının kapsamı giderek daha da genişledi. Bu görevleri yerine getirirken her yeni eşikte Lenin’i farklı bir uğraşla meşgulken görürüz. Bu eşiklerde aynı zamanda kendi sınırlarına hücum etti. Bilgi, beceri ve kapasitesini genişleterek, kendinde sıçramalar örgütleyerek yeniledi. Yazdığı birçok eser böyle bir sıçramanın ürünüdür.
1914-15 felsefi çalışmaları sırasında kat ettiği sıçrama yeterince bilinmez. Mücadelenin bitmek bilmez politik ve örgütsel sorunları onun bu dönemki felsefe çalışmalarını yazılı bir esere dönüştürmesini engeller. O yüzden bize sadece “Felsefe Defterleri” olarak basılan alıntılar, kenar notları ve makaleler kaldı. Dolayısıyla diyalektik materyalist yönteme hakimiyette ve marksist yöntemi kavrayışta yaşadığı sıçramayı doğrudan göremiyoruz. Yine de bu sıçramayı dolaylı olarak izleyebiliriz. “Felsefe Defterleri” ve “Emperyalizm” çalışmaları başta olmak üzere hemen hemen sonraki bütün temel çalışmalarında ve devrimin değişik sorunlarını ele alış biçimindeki farklılaşmada bu sıçramayı dolaylı olarak görmek mümkündür.
II. Enternasyonal’in ihaneti sonucu uluslararası komünist harekette ortaya çıkan önderlik boşluğunu doldurma ihtiyacı Lenin’i bu alana daha fazla kafa yormaya mecbur bırakır. Yaşanan süreç aynı zamanda uluslararası komünist hareketin önderlik krizidir. Bu kriz aşılmaksızın Rus devrimi de başarıya ulaşamaz. Sorun salt politik-örgütsel alanlarla sınırlandırılamaz. Marksizmi kavrayıştaki sakatlıklardan cevap bekleyen yığınla teorik ve ideolojik meseleye kadar hayli kapsamlıdır. Bunu en iyi hisseden Lenin, Luxemburg ve Troçki’dir. Üçü de bu sorunları çözmek için kolları sıvar. Ama sorunları bütün boyutlarıyla ele almada, en derin ve en kapsamlı çözümlemeleriyle ve ortaya koyduğu devrimci çözüm yollarıyla Lenin bütün çağdaşlarına fersah fersah fark atmıştır.
Bir kere bu noktaya ulaştıktan sonra artık Lenin’in dikkatinin merkezinde dünya devrimi vardır. Tek tek ülkelerde sosyalist devrimin olanaklı olduğu, emperyalizmin en zayıf halkasından devrimin patlak vereceği, işçi sınıfı ve ezilen halkların ittifakı formülasyonlarıyla dünya devriminin güzergahını açmakta öncü bir rol üstlenir. Rusya’da devrim mücadelesindeki her niteliksel sıçramanın dünya devrimiyle bağını kurmaya çalışır. Dünyadaki her önemli gelişmenin Rus devrimine etkisi üzerinde daha fazla durur. Her seferinde aralarındaki diyalektik bağı ayrıntılarıyla çözümler. Yerel-evrensel diyalektiği dahiyanedir.
Tarihsel Arka Plan
Lenin’in yönteminin bir diğer yönü ise olay ve olguları tarihsel perspektiften kopuk, yalıtık, hareketsiz ve statik olarak ele almamasıdır. Ona göre, her şey mekanda olduğu gibi zamanda da hareket halindedir. Her olay ve olgu evrim-devrim diyalektiğiyle sürekli değişir ve dönüşür. Tarihsel değişim ve dönüşümü gözden kaçırmaz. Öngörülerinin sağlamlığı buradan beslenir.
Lenin tarih sahnesine, insanlık tarihini genel hatlarıyla, yaşadığı çağın tarihini ayrıntılı, Rusya ve egemenliği altında tuttuğu bölgenin tarihi ve toplumsal gerçekliğini ise çok daha ayrıntılı biçimde incelemiş olarak çıkar. Her çalışması bu tarihsel birikimin süzgecinden geçer, kendi özgünlüğünü bulur. Sübjektivizme, abartıya düşmesini engelleyen niteliklerden biri de bu hakimiyetidir.
Onun için tarih olup bitmiş ve geçmişte kalmış bir şey değildir. Aksine tarihsel yaşanmışlıklar, sadece günümüze taşınan maddi araçlar ve gereçlerle değil, toplumsal hafıza ve gelenekler yoluyla, “bugün”ün üretici güçlerini, bilinç biçimlerini, pratik, politik ve örgütsel yaşamı etkilemeye devam etmektedir. Ve geleceğin bu temel üzerine kurulacağının bilincindedir. Dünyayı değiştirmek ve yeni bir gelecek inşa etmek için tarihi bir kere öğrenip rafa kaldırmaz. Karşı karşıya kaldığı sorunları başka bir pencereden incelemek için benzer tarihsel süreçlere yeniden ve yeniden bakmayı ihmal etmez. Onları şablon gibi taklit etmek için değil, onların tecrübeleri ışığında yaşananları daha iyi anlamak ve yeni çözüm yolları bulmak için inceler.
Sınıfsal Yaklaşım
Lenin’in teorik ve ideolojik olandan politik ve örgütsel herhangi bir soruna kadar, tarihsel bir olaydan sanat ve edebiyata kadar ele alacağı her meselede sınıfsal bir yan vardır. İşçi sınıfının devrimci-sosyalist önderi gözüyle ve onun nihai çıkarları açısından bakar.
Bunu yaparken, işçilerin kendiliğinden bilinci ve hareketiyle uzlaşmaz. Aksine onu ileri taşımanın mücadelesini verir. Devrimci işçilerin kolektif sezgilerine güvenir. Onlara daha fazla kulak kabartır.
Çalışma koşulları ve fabrika düzeni başta olmak üzere işçilerin yaşam koşullarını büyük bir titizlikle inceler. İşçilerin düşünüş biçimini ve bilinç düzeyini anlama ve geliştirme konusunda olağanüstü bir duyarlılığa sahiptir. Öncesinde işçilerle bire bir görüşmeler ve işçi toplantıları bunun önemli kaynaklarıdır. Yanı sıra, merkezi toplantılar vesilesiyle veya özel olarak çağırdığı işçi önderleriyle, adeta onları sorulara boğarak, günlerce sohbet yoluyla aynı ihtiyacı karşılar. Kapitalizmi ve toplumu çözümlemek için üretici güçleri merkeze koyar. Burada da odaklandığı asıl nokta işçi sınıfını dönüşümün ve devrimin öznesi yapmaktır.
Temel Halkayı Yakalamak
Toplumu değiştirip dönüştürmenin yolunun teorik/ideolojik, politik ve ekonomik mücadelelerin birbirini besleyerek tamamlamasından geçtiğini bilir. Her bir mücadele alanının özgün önemini ve gerekliliğini göz ardı etmeden, politik mücadelenin önceliğini savunur.
Lenin’in başarısının sırlarından biri de temel olanla tali olan ve öncelikli gelenle sonradan gelen ayrımını yapmasında, belirli bir anda diğer bütün devrimci görevlerin ve sorunların çözümünde temel ve öncelikli olanı tespit edip o ana halkayı sıkıca tutmasındadır. Genel olarak politik mücadele halkasının sımsıkı tutarak, teorik/ideolojik, ekonomik ve örgütsel mücadele ve çalışma sorunlarını ona bağlı ele alır. Ancak teorik sefaletin ve felsefi-teorik sapmaların yaşandığı anlarda teorinin öneminin altını çizip oraya yöneldiğini de görürüz.
Politik mücadelede de her zaman zincirin bütününü koparıp getirecek temel halkayı arayıp bulur, bütün gücüyle onu kendine doğru çekmeye çalışır.
Bir dönem temel halka olarak, Rusya’da kapitalizmin gelişmekte olduğunu kanıtlayarak Narodnizmi mahkum etmeye yoğunlaşır; bir başka dönem politik mücadelenin önemini ve önceliğini vurgulayarak, ekonomizmi topa tutar; diğer yandan, ilkellik ve amatörlüğü aşarak bir parti inşa etmenin temel ve öncelikli aracı olarak Rusya genelinde yayınlanacak bir gazetenin gerekliliği için mücadele eder. Bu örnekler, Menşevik strateji ile Bolşevik strateji arasına kalın bir çizgi çekmek, emperyalist savaşa karşı sosyal-şovenizmi mahkum edip her ülkede işçi sınıfına kendi burjuvazisine savaş ilan etme çağrısında bulunmak gibi tutumlarıyla çoğaltılabilir.
Bilinç Ve İradenin Önemi
Lenin her zaman toplumsal maddi gerçekliği çıkış noktası olarak alır. Bilinç ve iradeyi bunun üzerine inşa eder. “Aslolan dünyayı değiştirmektir” prensibine sıkı sıkıya bağlıdır. Değişmesi gereken nesnellikler ile değiştirici güç, özne/özneler arasında kurduğu diyalektik mükemmeldir. Devrimin sorunları söz konusu olduğunda imkansız yoktur. Daha bilinen ifadeyle, “Gerçekçi ol, imkansızı iste!”. Gerekli güç ve olanakları biriktirdikten sonra her şey mümkün kılınabilir. Bu yüzden çubuğu bilinç ve iradeden yana büker. Ekonomizm, ilkellik, amatörlük ve dağınıklık bir dönemin her şeyden önce nesnel gerçekliğidir. Uygun bir araçla bu nesnellik dönüştürülebilir. Lenin’e göre bu araç, Rusya çapında yayın yapan bir gazetedir. Gerisi, gazeteyi amacına uygun çıkarmaya, düzenli dağıtmaya, kolektif bir ajitatör, kolektif bir propagandacı ve kolektif bir örgütçü olarak işlevini yerine getirmesini sağlamaya bağlıdır. Bunlar da bilinç, irade ve emeğin konusudur.
1917 Ekim ayaklanması kararına kadar devrimler kendiliğinden patlar, devrimci partilerse bu kendiliğinden ayaklanmalara biçim, yön ve içerik kazandırarak tamamlamaya çalışırlardı. 1905 ve 1917 Şubat devrimlerinin deneyimlerinden geçmiş bir işçi sınıfı ve halk varsa, bunların devrimci ve mücadeleci kesimlerinin örgütlendiği Sovyet gibi bir araç ortaya çıkmışsa, bu Sovyet aracılığıyla işçi sınıfını ve üniformalı köylüler olan askerleri seferber edebilecek sıkı bağlara sahip bir parti bulunuyorsa, emperyalist savaşın dünyada ve Rusya’da yarattığı iktisadi-toplumsal yıkımın ve siyasi krizin nabzını tutabilecek birikim, yetkinlik, kapasite ve otoriteye sahip, amaç açıklığı ve kararlılığı olan Lenin gibi bir önder bu partinin başındaysa, ayaklanma için en uygun an kestirilebilir: “yarın geç, bugün erken, bu gece” talimatı verilebilir. Burada özne-nesne diyalektiğinin seçkin bir görünümü sergilenmektedir. Tıpkı “bana bir dayanak noktası gösterin, dünyayı yerinden oynatayım” sözünde olduğu gibi, devrim meselelerinde deneyimle edinilmiş kafa açıklığına sahip olanlar gerekli araçları ve olanakları da biriktirebilirler. O zaman devrim, yakalanan ilk fırsatlarda bütün güçleri seferber etme işidir. Tabii ki bu güç ve olanakları biriktirmek sadece zaman almaz, uzun yıllara dayalı yoğun bir emek vermek, zorlu sınamalardan ve bedel kapılarından geçmek gerekir. Gramsci’nin Ekim devrimini ele aldığı makalesindeki “kapitale karşı devrim” ifadesini bilinç ve iradenin öneminin altını çizmek olarak anlamak gerekir. Aynı zamanda, II. Enternasyonal önderlerinin devrimde bilinç ve iradenin rolünü silikleştiren kaba materyalist anlayışlarına ve ekonomik indirgemeci bakış açılarına cephe alış vardır bu ifadede.
Burada Lenin’in dehası, devrim için gerekli araçları iyi tanımasında, onları biriktirme becerisinde, ne zaman ve nasıl devreye sokulacaklarını bilmesinde yatar. Dehasının diğer yanı ise, devrimci iradeyi keyfi kurgular, fantastik hayaller üzerine değil, toplumsal maddi gerçeklik üzerine kurmasıdır. Böyle olduğu için de, başlangıçta hayal ettiklerinin ötesine geçmeyi başarmıştır.
Lenin bir bilim insanı titizliğiyle çalışarak marksizmi geliştirip ona katkı verdi. Bu yüzden çağının sorunlarına cevap olabildi. Marksizm 20. yüzyılda leninizmle tamamlanır hale geldi. 21. yüzyılın marksistleri de marksizm-leninizmin lafzını tekrarlayarak değil, ancak onu geliştirerek 21. yüzyılın sorunlarına cevap vermeyi başarabilirler.